Tükendi
Gelince Haber Ver“Tam ikide… Beş dakika içinde de iş bitmiş olacak, tamam mı?”
İkiye beş varken, Erhan Jeep’e, diğerleri, iş makinalarına atladılar.
Jeep, mağara önünde durduğunda, aracından inen kepçe kullanıcısı yanlarına geldi. Erhan Bey’den, “Benim işaretimi bekle” buyruğunu alınca, kepçeye yeniden çıktı.
Saat tam ikide, yukarıdaki üç araç büyük bir gürültüyle çalışmaya, az sonra da çay eski-yeni yatağında akmaya başladı. Mağaraya gelen su, önündeki sete çarpınca mağara önünde gölleniyordu. Nuri Bey’le Erhan Bey, sıcağa aldırmadan araçtan inmiş, mağaranın karşısında dikilmişlerdi. Sonuç pek iç açıcı görünmüyordu, çünkü su ilerlemiyor, mağaranın önünde yükselerek seti zorluyordu. İkisinin de birbirlerine kötümser kötümser baktıkları anda, mağaradan büyük bir gürültü yükseldi ve su, karanlıklarda yitmeye başladı.
“Gidiyor, gidiyor!” diye yerinde zıpladı Nuri Bey. Erhan Bey de ondan aşağı kalır gibi değildi. Evet, su gidiyordu. Mağarayı doldurmuş gidiyordu. Neden sonra Erhan, kepçeciye işaretini verdi. Artık suyun önü açılabilir, çay ikiye bölünebilirdi.
Bu arada, kuruyan çay yatağı boyunca balık avlayan, yediden yetmişe köylülerin sevinç çığlıkları iş makinelerinin seslerine karışıyordu.
Arabaya yönelen Nuri Bey’le Erhan Bey, şimdilerde kuruyan geçidi geçen köyün pikabının hoplaya zıplaya geldiğini görünce durakladılar. Pikap, az ilerilerinde durunca, Muhtarla sürücü indiler. Muhtar, iner inmez, sağ bacağını savura savura onlara doğru koşarcasına seğirtirken seslendi:
(Tanıtım Bülteninden)