Bütün tasavvuf tarihinde ilâhî aşktan söz edilince akla ilk gelen isim Hallâc-ı Mansûr’dur. Hallâc-ı Mansûr’un ilâhî aşk üzerine kurulu tasavvuf anlayışı en nihayetinde geride çok önemli bir kavram, bu kavramın farklı yönlerini dile getirdiği şiirler, bir de dar ağacı bırakmıştır. Hangisinden hareket edecek olsak ötekine ulaşırız, hangisini ele alsak ötekini de zikretmek durumunda kalırız. Hikâyenin bir dar ağacıyla sona ermesi diye okunan tarih, Hallâc için daha sonra Mevlânâ’da göreceğimiz üzere gerçekte kurtuluşun ta kendisidir, daha doğrusu nihai amacın gerçekleşmesidir. Tasavvuf tarihi belki de bu uğurda bir insanın hayatını feda etmesiyle düşüncelerini en iyi şekilde anlatabilme imkânına kavuşmuştur. Düşünce tarihinde Socrates’in ölüm korkusunu yenmesiyle insanlığa düşünmenin amacını öğretmesi gibi Hallâc insanlara büyük bir amaç uğruna canını feda edebilme cesaretini öğretmiş oldu. Çünkü aşkın anlattığı şey tam olarak budur: İnsan canı Mâşuk için verilmeye tek değer olan şeydir.
Elinizdeki kitap Hallâc’ın Divan’ının çevirisidir. İlk kez dilimize kazandırılan şiirlerde, tarih boyunca birçok insana büyük ufuklar açmış büyük düşünürün şiirlerini okuyacak, Hallâc ile insan ruhunun ufuklarında bir yolculuğa çıkacak, insanın değeri, hayatın anlamı ve varlığın kadrini idrak edeceksiniz.