Tükendi
Gelince Haber VerÇanak(kale) Olayı (Eylül-Ekim 1922), Türk Millî Mücadelesi'nin sona erme aşamasında patlak verdi ama bitmesi an meselesi olan savaşı neredeyse yeniden başlatabilecek bir mahiyette tezahür etti. Çanak krizinde iki taraf vardı: Türkiye ve İngiltere. Türkler haklı ve kutsal mücadelelerini kazanmış, istilâcı Yunanlıları "İzmir'de denize dökmüş" ve silahlı kuvvetleriyle Çanakkale boğazına yönelerek tarafsız bölge olarak adlandırılan işgal sahasıyla İstanbul ve Trakya'yı kurtarmak arzusundaydılar. Savaşın sonunda bir sürprizle karşı karşıya kalmak istemiyorlar, temkini elden bırakmadan hedeflerine korkusuzca yürüyorlardı. İngilizler ise öncelikle Cihan Harbi'ni kazanmanın mağrurluğuyla hareket ediyorlar, dünyanın en önemli kilit noktalarından olan Çanakkale ve Karadeniz boğazlarının kontrolünü bırakmak istemiyorlar, bu suretle boğazları "güneş batmayan imparatorluklarının" ve özelde Akdeniz hâkimiyetlerinin ana dayanak noktası haline dönüştürmek düşüncesini taşıyordu. Böylece Cebelitarık ve Süveyş'le birlikte Çanakkale boğazına sahip olan Britanya, tüm çıkışlarını elinde tuttuğu Akdeniz havzasının kontrolünü kolayca sağlayacaktı. Türkler için Çanak bunalımı "bir vatan müdafaası ve istilâcı düşmanın Anadolu ve Trakya coğrafyasından kovulması" esasına dayanırken, İngilizler için "uçsuz-bucaksız topraklarına yenilerini katmak" gibi "emperyal ve açgözlü bir gaye" amacını taşıyordu.
Sınırları ilk olarak "Sevr'de belirlenen "tarafsız bölge", Anadolu yakasında Şile'nin doğusundan Edremit körfezine, Trakya'da ise Karaburun'dan Saroz körfezine kadar uzanarak tüm Marmara denizini içine alıyor, orada İtilaf devletleri adı altında esasında İngiltere adına "boğazlara dayanarak oluşturulacak istikbaldeki Akdeniz hâkimiyetinin" esaslarını belirliyor, "müdahale edilemez" bir sahayı rezerv ediyordu. Plân tutarsa Rusya da bir çırpıda saf dışı bırakılmış olacaktı. Ancak Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Millî Mücadele'nin büyük başarısı, Türk milleti ve vatanının kurtuluşunu sağladığı gibi, bütün bu hayalî beklentileri boşa çıkardı, Türkiye'ye yönelik gizli ve açık projeleri Sevr Antlaşması gibi geçersiz kıldı. İngiltere, Çanak(kale) bunalımı sürecinde başarısız bir kriz yönetimi sergiledi. Uçuk hayallerine rağmen yine de prestijinin sarsılabileceği düşüncesiyle herhangi bir askerî çılgınlıkta bulunmadı, kapıya kadar gelen savaş tehlikesi diplomatik girişimlerle çözüldü. Bunda hem Türk Başkumandanı'nın doğru hamleleri ve hem de Cihan Harbi galibi İngiltere'nin Türklerden duyduğu endişeler sebebiyle çatışmayı göze alamamasının büyük rolü oldu. Misâk-ı Millî ilkeleriyle hareket eden yeni Türk devleti Mudanya Mütarekesi'yle Doğu Trakya'yı kurtardı ve barışın ön şartlarını hazırladı, Lozan Antlaşması'yla ise müstakbel Türkiye Cumhuriyeti'ni sağlam temeller üzerine oturtmuş oldu.
Çanak(kale) Olayı önemine rağmen bugüne kadar tarihçilerin çok fazla ilgisini çeken bir husus olmamıştır. Makale, bildiri ve kitap boyutunda konuyla ilgili yapılan akademik çalışmalar Türkiye, İngiltere ve dünya için de oldukça sınırlıdır. Bu önemli hadiseyi İngiliz arşiv belgeleri ve parlamento tutanaklarıyla ortaya koyan yazar, bunalımla ilgili en önemli ve detaylı akademik çalışmalardan birini bilim âlemine kazandırmış olmaktadır. Belge ve tutanaklardan istifadeyle yazılan metin ve ekleriyle okuyucuya sunulan bu ehemmiyetli monografik eser sebebiyle aynı zamanda öğrencim olan yazarı içtenlikle kutluyorum. Bu kıymetli eserin, akademik camiaya ve konunun ilgililerine faydalı olmasını diliyorum.
Prof.Dr. Enis ŞAHİN
(Tanıtım Bülteninden)